Thursday, March 27, 2014

İllüminati’nin En Büyük Silahı: Feminizm



"ELİF, Lâm, Ra. Bu öyle bir kitaptır ki, ayetleri muhkem kılınmış, sonra da her şeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından ayetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. (Şöyle ki): Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size O’nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim. Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra ona tevbe edin ki sizi, belli bir sureye kadar GÜZEL YAŞATSIN. Ve her FAZİLET SAHİBİNE layık olduğu ihsanı versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım."

(Hud Sûresi: 1-3)


illuminati nin en buyuk silahi feminizm 1 Ayet-i kerime’de Allah’tan başkasına kulluk etmeyen ve günahlarından dolayı Allah’tan afv dileyen kimselerin ne kadar zorlu bir hayat içerisinde yaşasalar bile huzurlu bir hayat yaşayacakları, kısaca güzel bir hayat sürecekleri vaat edilmiştir. Ama bu vaadin içerisinde “fazilet sahibine” dünyada fazilet verileceği vaat edilmemiştir. Bunun sebebi açık: Allahü Teâlâ (cc)’nın hükümlerine göre yönetilmeyen toplumlarda fazilet sahiplerinin kadri bilinmez. Onlara değer verilmez. Bu toplumlarda düşük ve ahlaksız kişilere değer verilir. Her şey dünya ile ölçülür ve orada biter. Dünya ölçüsü de gariptir ve örgütlü delilikle maluldür. Doktorların aldığı maaş belli. Ya topçuların(futbolcuların) aldığı milyon dolarlar.


Temiz olmak bu toplumlarda suçtur!.. Cemiyet hayatında eşcinselliği mahkûm ettiğinizde bağnazlıkla suçlanabilirsiniz. Uyuşturucuyu eleştirdiğinizde oradan uzaklaştırılabilirsiniz. Hele içkilerine ve zinalarına hiç dokunmayın. Ağaç için ortalığı yakmayı akıl ederler de Suriye’de ölen bebekleri konuşurken “antiemperyalizm” diye katilleri savunurlar.Dedikodu, bir gecelik ilişkiler, sevgililerden bahsetmeler hatta sevgilisini pazara sürmeler sosyetenin olağan ahlakı.

Ayetleri beraber okuyalım:


“Şehirde bazı kadınlar da ‘Azizin karısı, delikanlısından murat almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli...’ dediler.”



“Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf’a ‘çık karşılarına’ dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini kestiler. Dediler ki: ‘Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir.”

“İşte” dedi, ‘bu gördüğünüz, beni hakkında kınadığınız (gençtir). Yemin ederim ki, ben bunun nefsinden yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı. Yine yemin ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır.”




“Yusuf dedi ki: ‘Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onların tuzağına düşerim ve cahillik edenlerden olurum”.



“Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti. Muhakkak ki O, evet O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir.” (Yusuf Sûresi: 30-34)






Şehirdeki kadınların uğraşılarına bakın!.. Sevgili muhabbeti... Ya Aziz’in karısı...






Yusuf (as), onlar gibi olmadığından cezaevine girdi. İşte faziletsiz toplumun faziletlilere reva gördüğü muamele. Artık toplumsal yapımızı sorgulama zamanı gelmedi mi?






Feminist Sosyalist Ayşe Tükrükçü’nün genelevler hususunda devletten talebi şu şekilde:


“Genelev çalışanı olup şu anda güvencesiz ve korunmasız kalan kadınlara ömür boyu insanca yaşamaya yetecek düzeyde bir maaş bağlanmalı ve sosyal güvence sağlanmalı. Hali hazırda seks işçiliği yapan tüm kadınlar için sosyal güvenceli, sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışmalarının koşulları sağlanmalı. Seks işçiliği yapan kadınların toplumda ve yasalarda ayrımcı uygulamalara maruz kalmasının önü alınmalı.”






Aşağı yukarı feministlerin genelevler konusundaki bakışları aynı. Hiçbiri kadınların satılmasına itiraz etmiyor. Hatta feministlerin Avrupa Temsilcilerinden olan Kemal Ördek; “Seks işçiliği bir seks hizmeti sunmaktır” açıklamasını yapmaktadır. Kemal Ördek bu şanlı açıklamasını Kemalist-Ulusalcı Oda TV’de yapmıştır. Burada akla bir soru gelmektedir. “Feministler, ısrarla kadınların haklarından bahsederler ama genelevleri meselesini neden gündeme getirmezler?”






Bu sorunun iki cevabı vardır. Birincisi; Ördek’in dediği gibi feministler, cinsel değerleri ve namusu alınıp satılan bir meta olarak görmektedir. İkincisi ise; feminizm bir projedir. Batılı ve şeytani değerlerin insanlar arasında yayılması için uluslararası örgütler tarafından insanların içerisine salınan projedir.






İslam’daki dört evlilik serbestliğine karşı çıkan feministlerin genelevler meselesine karşı çıkmaması feminist örgütlerin İslam Düşmanlığı için kurulduğunu göstermektedir. Kaldı ki İslam’daki dört evliliğe karşı çıkmalarının hiçbir rasyonel açıklaması yoktur. Çünkü kadınlar erkeklerden daha çoktur. Eğer tek evliliği dayatıyorsanız genelevlerine mecburen izin vermek zorundasınız. Dolaysıyla feministlerin namus kavramına karşı çıkmaları bir çelişki değil, tabii bir haldir. Hiçbir feminist namusu savunamaz.






Feminizm’in bir proje olduğunu söylemiştik. Projenin hayata geçirilişi ABD’de “National Organization for Women” teşkilatı aracılığı ile olmuştur. ABD, aynı zamanda İllüminati Örgütü’nün de merkezidir. Örgütün en hassas olduğu iki mesele vardır: Kürtaj ve Aile Planlaması!.. Kürtaj, cenin halindeki bebeğin öldürülmesidir. Aslında cinayettir ama feministler, kanunlarla bu katilliğin serbestliğini sağlamışlardır. İnsanın en büyük düşmanının şeytan olduğunu akıldan çıkartmamak lazımdır.






Türkiye’de kurulan Kadın Çevresi isimli teşkilatın en önemli sloganı şudur: “İffetli Kadınlar İstemiyoruz.” Bu açık sözlülüğün ve nihai hedefin tutmayacağını gören feministler, bedava olduğu için cinsel tacize karşı olduklarını ileri sürmeye başladılar. Şu an taciz suçlarında kadının bir erkeği suçlaması için, kadının beyanı yeterlidir. Bu durum erkeklerden para koparmaya çalışan değişik bir çetenin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.






Yeryüzündeki şeytanların ve şeytani düzenlerin en önemli özelliği aile düzenine savaş açmalarıdır. Nitekim bir ayet-i kerime’de şöyle buyrulmaktadır: “Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Hâlbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Babil’de Harut ve Marut’a bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Hâlbuki o ikisi “biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!” demeden kimseye bir şey öğretmezlerdi. İşte bunlardan KARI İLE KOCANIN ARASINI AYIRACAK ŞEYLER ÖĞRENİYORLARDI. Fakat Allah’ın izni olmadan bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkıyla bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkindi.” (Bakara Sûresi: 102)






Ayet-i kerime’de sihir ile karı ve koca boşanmalarının beraber anlatılması oldukça önemlidir. Zira İslam’a dayanmayan sosyal ve siyasal sistemler sadece göz boyamaya dayanan rejimlerdir. Boş vaatler ve gerçeklerin çarpıtılması ana sermayelerdir. Kadın ve erkeği birbirine düşman eden Feminizm hem göz boyamaya dayanır hem de şeytanın dediklerini yapma esası üzerine kuruludur.




 “Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar, sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbise durumundasınız.” (Bakara Sûresi: 187)






Kadın erkek ilişkileri; elbise ile beden arasındaki ilişki gibidir. Bu kadar birbirine yakındır. Birbirlerinin namusudur. Birbirlerinin ayıplarını örterler. Feminist ve modern kadın ve erkek ilişkilerinde örtü ve elbise durumu yok düşmanlık ilişkisi esas!..






Şeytan bütün insanlığa (kadına da erkeğe de) düşmandır. İnsanlara feminizm, komünizm, kapitalizm ve milliyetçilik ideolojisini o telkin eder. İnsanları birbirine düşürür. Kadının en büyük değeri olan namusunu ortalığa saçar. Kadın elinde diğer şeytanın dostlarıyla beraber “kimsenin namusu olmayacağız” sözleriyle yürütür. Nisa Sûresi’ndeki ayeti beraber okuyalım:



“Onlar, Allah’ı bırakırlar da, yalnız dişilere taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar.” “Allah o şeytana lanet etti. Ve o da (şeytan da): “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını değiştirecekler” dedi.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur. Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir. Bunların varacakları yer cehennemdir. Ondan kurtulmak için çare bulamazlar.” (Nisa Sûresi: 117-120) Ayetlerin tefsiri için M. Hamdi Yazır (rh.a)’ı dinleyelim:






“Öyle bir inatçı şeytan ki Allah onu lanetlemiş, hayır ile ilgisini kesip kendinden uzaklaştırmıştır. O da Allah’a yemin ederek demiştir ki elbette ben senin kullarından muayyen, mukadder bir nasib alacağım ve elbette onları haktan şaşırtıp saptıracağım ve elbette onları kuruntulara düşüreceğim, yani dipsiz emeller, boş ümitler, yalan sevdalar, batıl düşüncelere imrendireceğim ve elbet onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını doğrayacaklar, bu şekilde Allah’ın helal kıldığını haram kılacaklar.






Ve muhakkak emredeceğim de Allah’ın hilkatini değiştirecekler. Yaratılışın şeklini veya sıfatını değiştirerek durumunu başka şekle sokacaklar, fıtratının kemaline götürecek yerde bozacaklar, çığırından çıkaracaklar. Tefsirlerde gelen misallere bakarak kadını erkek, erkeği kadın yapmaya çalışacaklar; kadın yerine erkek, erkek yerine kadın kullanacaklar; bıyıklarını sakallarını yolacaklar, yüzlerini boyayacaklar, kılıklarını değiştirecekler; kulak; burun kesip göz çıkaracaklar, erkekleri iğdiş edip hadım ağası yapacaklar, uzuvlarını yaratılış görevlerinin dışında kullanacaklar; nikâh yerine zina edecekler, temizi bırakıp pisliklere koşacaklar, menfaati bırakıp zararı seçecekler, ciddilikleri atıp eğlenceye heves edecekler, vazifeden kaçıp oyuna gidecekler; doğruluğu budalalık, eğriliği hüner sayacaklar; helâla haram, harama helâl, iyiye kötü, kötüye iyi diyecekler; hayır yerine şer işleyecekler, imar edilmesi gerekeni yıkıp, yıkılması gerekeni imar edecekler; kanun-ı ıstıfa (seçme kanunu)yı kötüye kullanmak sûretiyle yaratılışın zıddına alışkanlıklar edinecekler, yaratılış kanunu zıddına işler yapacaklar, ruhlarının yaratılışındaki selamet ve saflıklarını bozacaklar, hak kanunu “Allah’ın, insanları, kendisine göre yarattığı fıtratı” (Rûm, Sûresi:/30) olan kuvvetli dini, doğru yolu, Hakk’a tapmayı bırakacaklar; yaratılanı yaratıcı yerine koyacaklar, tevhidden çıkacaklar, batıl dinler ve fikirler arkasında koşacaklar, şuna buna tapınacaklar, şeytanlık peşinde dolaşacaklar, “Allah’ın yaratmasının değiştirilemez” (Rûm, Sûresi:/30) olduğunu bilmeyecekler, bilseler bile tanımayacaklar.”






Texe Marss, “İllüminati (Entrika Çemberi)” isimli eserinde 1575 yılında İspanya’da kurulan bir örgütten bahsetmektedir. Bu örgütün ismi İllüminati’dir ve lideri bildiğimiz şeytandır. Dairesel bir örgütlenmeye sahip olan şebekede çemberin en üstünde şeytan, alt tabakada on adam onların da altında binlerce hizmetkâr bulunmaktadır. İllüminati’nin on üyesinin ikisi ABD’den, üçü Fransa’dan ve diğerleri Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika’dandır. Liderlik genellikle babadan oğula geçer. En önemli üyesi David Rockefeller’dir. Amerika’da parayı Rockefeller’in bastığını yani Amerikan Merkez Bankası’nın onların elinde olduğunu söyleyince ne demek istediğimiz anlaşılır. Texe Marss, “Bilderberg, Dünya Kiliseler Birliği, Kafatası ve Kemik Cemiyeti, Dünya Ekonomik Forumu, Vahşi Yaşam Fonu, New York Time, (Gezi Olaylarının yıldızı) CNN, NBC, Mason Locaları ve Vatikan’ın” İllüminati’ye bağlı olduğunu iddia etmektedir.






İllüminati’nin nihai amacı dünya hükümeti kurmak, ellerindeki güç ile Allahü Teâlâ (cc)’yı yenerek cennetten kovulan şeytanı zümrüt tahtına yerleştirmektir. Zannedildiği gibi İllüminati’nin amacı sadece enerji kaynaklarını ele geçirmek değildir. Onun savaşı kültürel ve dinidir. En büyük düşmanı da İslam Dini’dir.






İllüminati, dünya devleti kurmak isterken kendine mahsus bir “kaos” ismini verdikleri bir teoriyi kullanırlar. Zıtlıkların çatışması şeklinde ifade edebileceğimiz bu teoride sürekli bir kaos hali istenir. Taraflar ve ideolojiler birbirine düşürülerek kimsenin kendilerine baş kaldırmaması temin edilir.






Bir hadis-i şerifte şeytanın imparatorluğunun denizlerde olduğunu ve en sevdiği amelin karı ile kocanın birbirlerinden ayrılması olduğu beyan edilmiştir. Birlik ve beraberliğin bozulması ve kaos ortamının oluşması şeytanın varlık sebebidir. Kur’an-ı Kerim’de şeytanın kendine mahsus bir hizbi olduğundan bahsedilmiştir. Nitekim şöyle buyrulur: “Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır. Onun için siz de onu düşman tutun. O hizbini ancak alevli cehennem yaranından (cehennemlik) olmaları için davet eder.” (Fatır Sûresi: 6) Hizip kelimesi, içinde sertlik bulunan cemaat manasına gelir. Dolaysıyla şeytan, somut ve elle tutulur bir örgüt kurmuştur. Hz. Muhammed (sav)’e suikast toplantısında bizzat şeytan, Necid’li şeyh kılığında müşriklerin toplantısına katılmıştır.






İllüminati Örgütü’nün on seçkin üyesi bulunmaktadır. En önemli üyesi Rockefeller ailesidir. Bu üyeler, şeytanın telkinleriyle kendilerini ilah gibi görmektedirler. Hatta toplandıkları meclise, “tanrıların meclisi” adını vermektedirler.






İdeoloji üretmek bir anlamda tanrılaşmak demektir. Çünkü ayet-i kerime’de şöyle buyrulmaktadır:



“Şüphesiz Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine hükümran oldu. O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneş, ay ve yıldızlar emrine amadedir. İyi biliniz ki yaratma ve emir O’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (Araf Sûresi: 54) Bu ayet-i kerime’de “emir”de Allah’ın buyrularak, insanlardan herhangi bir kimsenin insan üzerinde müstakil bir kanun çıkartma hakkının olmadığını beyan etmiştir. İllüminati ise insanlar üzerinde tanrılık iddiasında bulunan bir kurumdur. Bu kurum, insanlar üzerindeki tanrılığını ideolojiler aracılığıyla gerçekleştirirler. Liberalizm’den Sosyalizm’e bütün ideolojilerin şeytanın felsefesinin izlerini görmek mümkündür. Hatta ilk ırkçı/kavmiyetçi kişinin şeytan olduğu sabittir.






Şeytanın en sevdiği amelin “karı ile kocayı ayırmak” olduğunu söylemiştik. Bu kapsamda şeytanın en sevdiği ideolojinin “feminizm” olduğunu söylememiz lazımdır. Kadını merkeze alan bu ideoloji adeta kadına tapılması gerektiğini fısıldamaktadır.






Feministlerin sloganları tamamen şeytanın sloganlarıdır. İçinde bütün ideolojilerden kırıntılar bulunur. “Kadının özgürlüğü” (Liberalizm), “Kadının ekonomik özgürlüğü” (Kapitalizm), “Kadın erkeğe boyun eğmemeli” (Milliyetçilik) vs. Ailenin kutsallığını ayaklar altına alan feminizm ideolojisi hem kadını hem de erkeği adeta oyuncağa çevirmektedir. Kadını erkeğine hizmetten alıkoyan feminizm, işyerinde patronun en iyi ihtimalle metresi haline getirmiştir. Zaten namus kavramı feminizmde yoktur. Bunun yanında kadının gerçekten ezilmesi anlamına gelen genelevlerine feministlerin karşı çıkmaması da şeytanın köleleri olduklarını ispat eden bir durumdur.






Feminizm, İllüminati Örgütü’nün insanlığı köle edinmek için uydurduğu ve kadın ile erkeği çatıştıran şeytani bir ideolojidir. Hatta laiklikten bile etkili olduğu söylenebilir.






Yeni Akit Gazetesi’nin haberine göre 28 Şubat Darbe Kararlarının uygulayıcılarından Çetin Doğan şöyle talimat veriyor:






“Okullarda öğrencilerle kız arkadaşlıklarını teşvik edin. Yapabiliyorsanız Osmanlı hayranlığını kırın. (...) Özellikle, cinsel konularda sınırları zorlayın. Bu konu insan zaafının başında gelir. Hanımlarımız aile gezmelerinde, eğlencelerde dekolte giysin. Hanımlarımız diğerlerinin hanımlarını açık giyinmeye teşvik etsin. Yetişmiş kızlar için de bu geçerlidir. Felsefe dersleri önemli. Bu dersler bizim için kurtarıcıdır.”






Mısırlı mütefekkir Muhammed Kutup, “özellikle komünistlerin kız erkek ilişkilerini kullanarak ideolojilerine adam kazandırdıklarından” bahsetmektedir. Aslında insanın en büyük zaaflarından birisi budur. Yeryüzünde batıla iman eden bütün ideolojilerin amacı insanın zaaflarından faydalanarak onları köleleştirmektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:






“Allah sizin tevbenizi kabul etmek istiyor. Hâlbuki şehvetlerine uyanlar ise sizin doğru yoldan büyük bir meyil ile sapmanızı istiyorlar. Allah, din hususundaki ağır teklifleri sizden hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa Sûresi: 27-28)






İnsanın zayıf yaratılması özellikle kadın-erkek ilişkilerinde ön plana çıkar. Müfessirler, kadın ve erkek ilişkilerinde ahlaki pozisyonu korumanın sadece vaaz ve nasihatle mümkün olmadığını kaydetmişlerdir. Ayette iki önemli unsur vardır. Birincisi; Allahü Teâlâ (cc), şehvetlerine uyup bizi saptırmak isteyenleri tamamen kendi karşıtına yerleştirmiştir. İkincisi ise şehvetlerine tapan insanların, sapıklık konusunda son derece hırslı oldukları beyan edilmiştir. Ayrıca temizlenme vesilesi sayılan tevbenin karşısına şehvetli yaşam gündeme getirilerek şehvetlerine tapan insanların pisliğe âşık oldukları beyan edilmiştir.






Ayet-i kerime’de cinsel ilişkilerdeki sapıklık tekliflerinin sadece bir görüş olmadığı arkasında şehvetlerine tapanların organize bir güç oldukları da haber verilmektedir. Yani çıplaklık telkini ve emri yaşam tarzı kaygısından değil şeytan başta olmak üzere uluslararası küfür organizasyonlarının bir sonucudur. Dörde kadar evliliği yasaklayıp metres hayatını ve genelevleri kutsal bir kurum olarak gören kimseler, kurşun askerlerdir. Feministler namusu ayaklar altına alırken ve genelevlerine tek laf etmezken masum olduklarını iddia edemezler. Aslında çıplaklık kişilikleri çalmanın en etkili yoludur. Bir toplumda çıplaklık, teşvik edilirse şahsiyet erozyona uğrar ve bu toplumlarda istediğiniz yasayı geçirebilirsiniz. Kemalist-Laikperestlerin “Kürt yoktur” gibi saçma sapan tezlerini yasalaştırması aslında şahsiyetli bir toplumda mümkün olmazdı. Faizle milleti sömürebilmek içinde çıplaklığa ihtiyaç duyarsınız. Esasen kapitalizmde kadın, malları pazarlamak için etkili bir araçtır.






İslam Fıkhı’nda cariye olan kadınlar zina yaparlarsa diğer kadınlara uygulanan cezanın yarısı uygulanır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:






“Sizden her kim hür mümin kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mümin cariyelerinizden efendilerinin rızası ile nikâhlamak var. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinin izni ile ve mehirlerini örfe göre vermek suretiyle cariyelerden iffetli olan, zina etmeyen, dost da edinmeyenlerle evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar hakkında gerekli bulunan cezanın yarısı kendilerine lazım gelir. Bu hükümler, içinizden günah işlemekten korkanlaradır. Sabretmeniz ise, sizin için daha hayırlıdır. Allah Gafûrdur, Rahimdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir). (Nisa Sûresi: 25)






Cariyelere bu cezanın yarısının uygulanmasının hikmetlerinden birisi de cariye, toplumda yabancı ve yalnızdır. Onun utanması gereken bir ailesi yoktur ve korunağı da bulunmamaktadır. Bu sebeple içinde bulunduğu şartlar onu zinaya düşürmeye çok uygundur.






Lozan’dan bu yana toplum yapımız parçalı bir hale bürünmüştür. Aile yapımız darmadağın olmuştur. Bireyselleşme teşvik edilmiş adeta aşiret yapısına ve akrabalık bağlarına savaş açılmıştır. Çünkü düzen doğal örgütlenme olan akrabalık bağlarına bile tahammül edemiyordu. PKK Terör Örgütü bile çıkışında “Kürtler arasındaki” bağları feodalizm diye küçümsemiş ve namuslarına düşkün olan Kürt Kızlarını bile dağa kaldırma imkânı bulmuştur. BDP’li kadınlar artık “kimsenin namusu değiliz” sloganını göğüslerini gere gere söylemektedir. Çünkü PKK, kadının herkesin namusu olmasını istemektedir. Aslında gerek laikperestlere göre gerekse de PKK’ya göre “namus” ilkel bir kavramdır. Aslında Çetin Doğan, ideolojisinin ayakta kalmasının şartlarını iyi kavramıştır.






Biyoloji konusunda ihtisas yapan bilim adamı J. Robert Nelson şöyle demektedir: “DNA ve hücre gelişimi ile ilgili bilgiler hızla arttıkça yalnızca hayatın tabiatı değil, gayesi ve değeri de sorgulanmaya başlanmaktadır. Eğer insan organizması görünür bir şekilde bir protein ve aminoasit kümesine indirgenirse ve moleküler seviyede diğer organizmalardan ayırt edilemez bir hal alırsa, insan hayatının ayrıcalığı nerede bulunacaktır? Ve bulunursa, nasıl açıklanacaktır?”






Kanun çıkartan meclislerin üst, ahlaki referansı var mı? Teoride hâkimiyet onlara ait olduğundan üst ve emredici ahlaki kaideleri olamaz. Zaten laiklik, dinin değer üretmesine veya dikte etmesine izin vermez. Anayasa’da yazan “genel ahlak” ibaresini geçiniz, zira bunları da çıkartan güçlerin üstünde bir güç yoktur. Meclisler, aklı, bilimi ve çevre şartlarını gözeterek kanun çıkartırlar. Kendi içinde dönen fasit daire...






Türkiye’de ahlaki problemler, güvenlik eksenlidir. Omurgası yoktur!.. Vakti zamanında Güneydoğu’da şifreli kanallar açıktı. Her erkeğin flörtü olmak zorundaydı. Kız arkadaşı ile sürtmeyen erkek terörle mücadelenin potansiyel hedefiydi, bir zamanlar... Pek tabii ki PKK içinde aile, aşiret ve ahlak tehditti. Feodalizm kavramıyla ahlakı mahkûm etmekten pek hoşlanırdı yoldaşlar. Ahlak ve namus oldukça Kürt Kızları dağa kaldırılıp yoldaşların altına alınamazdı. Devrimci kızlarımız da hizmette kusursuz!..






28 Şubatçı askerlerimiz için “kimse duymasın milletin tamamı düşmandı.” Büyük Suriye için ahlak ayaklar altına alınmalıydı. Televole Kültürü icat ettiler. Yolsuzluk ibadetti. Başkan Esed gibi karanlık odada her haltı karıştırmalıydılar. Ama 2001 yılında duvara tosladılar.






2001 yılından sonra toparlanmak istediler. Ama ip şirazesinden koptu bir kere... Hedonist gençlik yetişti... Hayvanlar, cinsel hazlarını kıskandı. Muhafazakârlık ile önü alınır zannedildi. Ama muhafazakârlık da netice de bir ideoloji... Hem de en omurgasız bir ideoloji... Eşcinselliği bile derin bir hürmet gösteren bir ideoloji... İçlerindeki iyi niyetliler de Türkiye Toplumunun 90 yıl önce üst referanslarının ayaklar altına alındığını görmedi. Ezanı asli diline çevirmekle biter zannetti. Esas mesele bu toplum, gökten inen kitapla yönetilmiyor. Zaten kurucu irade zengin olmak için dinsiz ve ahlaksız olmak gerekir demişti.






Çözüldük biz... Eski Adalet Bakanı, müjdeyi veriyor: “4 yılda hapishane kapasitesini iki katına çıkartacağız.” Güzel, bari orada bir araya geliriz. Ama artık her eve polis, dikseniz de boş. Yaşamın anlamını yok ettiniz. Polisler de patır patır intihar ediyor. Boşanmalar, evlilikleri solladı. Aile içi entest, makul artık. Eşcinselliği eleştirmek nefret suçu... Eminim önlerine “terör örgütleri gençleri kız erkek ilişkileri vesilesiyle kullanıyor, buna önlem almak lazım” diye bir rapor geldiği için ahlaktan bahsediyorlar. İyiye iyi, kötüye kötü demeyen bir toplum olduk. Gençlerde idealistlik yok.

Bilim gözünde insan ile hayvanı ayıran bir değer yok! İkisi de hücrelerden oluşuyor. Bütün ideolojilerin ortak kıblesi bilimin, insana bakışı bu! Allah, insana ipini indirmişti oysa... Ve Rabbimiz, insanın düşmanı değildi. Ama insan, onu düşman bildi.







Bünyamin ATEŞ-Misak Dergisi


Thursday, March 20, 2014

patlıcan saksı kebabı



patlican saksi kebabi 1







patlıcan saksı kebabı



Çoğu kişi gibi bende patlıcanı çok severim. Çocukluğumdan bu yana hiç bıkmadan sevdiğim bir sebzedir. Çok severim deyince de aklıma abimler geldi çocukken annem pişirdiği zaman çok mızmızlanırlar "damağım yandı" deyip çok şikayet ederlerdi.. Bende şaşkınlıkla izlerdim nasıl olur da böylesine nefis yemeği beğenmezler diye.. Davet sofralarınıza yakışacak yazdan kalma bir tarifim var bugün.. Beğenmeniz dileğiyle..






malzemeler


2 tane bostan patlıcanı (4 kişilik)


400 gr sotelik kuşbaşı et


2 tane kuru soğan


2 yemek kaşığı zeytinyağı


2 tane sivribiber


2 tane domates


1 yemek kaşığı salça


karabiber


tuz


rende kaşar peyniri


 


hazırlanışı


Patlıcanları ortadan ikiye bölüp hazırladığınız tuzlu suda 20 dk. kadar bekletin. Suyu süzüp iyice yıkayın ve kurulayın. Derin küçük bir tavaya patlıcanları kaplayacak kadar sıvı yağ koyup kızdırın ve her tarafını kızartın. Fırın kabına alarak kaşıkla içine bastırarak çukurlaştırın.


 


Soğanları yemeklik küçük doğrayıp zeytinyağında soteleyin. Etleri ekleyip kavurun. Çekirdeklerini çıkardığınız biberleri küçük doğrayıp etlere ilave edin biraz daha kavurun. Kabuklarını soyduğunuz domatesleri de minik doğrayıp etlere ilave edin yumuşadığı zaman salçayı ekleyin. karıştırın. 1 su bardağı su ekleyip karabiber ve tuzla tatlandırın ve ocağın altını kısın. Etler suyu çekince ocaktan alın. Patlıcanlara eti bölüştürün.


 


2 yemek kaşığı tereyağı


2 yemek kaşığı un


1 su bardağı süt


tuz


Tereyağını eritin unu ekleyip 1-2 dakika unu kavurun. Sütü ekleyip koyulaşana kadar çırparak pişirin. Tuz ekleyip ocaktan alın.


 


Etlerin üzerini kaplayacak şekilde beşameli paylaştırın. En üste kaşar peyniri serpin. 1 su bardağı kaynamış suya 1 yemek kaşığı salçayı ekleyip salçayı çözdürün biraz tuz bir kaç damla zeytinyağı katıp karıştırın. Fırın kabına döküp önceden ısıtılmış 220C fırında peynirler eriyene kadar pişirin.


 


patlican saksi kebabi 2


 


 


      


Wednesday, March 19, 2014

aciklamali org sal modelleri

Merhabalar sevgili web sitesi okurlarimiz. Yogun talep aldigimiz icin sizlere bugün aciklamali org sal modelleri makalesini yayinlamaya karar verdik.



YÜKSEK KALİTE İĞNE OYASI ÖRNEKLERİ  



 



RESİMLERİ BÜYÜKTEK İÇİN RESİMLERE TIKLAYIN














 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 






 












Bu yazi hakkinda daha cok yazi inceleyebileceginiz degerli bir internet kaynagi : şal örnekleri ve yapılışları

BAHARI ANIMSAMAK...



Peçete dekupajı uyguladığım ,baharı anımsatan peçetelik...






Bu arada menekşelerimin de maşallahı var değil mi ?


















bahari animsamak 1



bahari animsamak 2



bahari animsamak 3



bahari animsamak 4











Friday, March 14, 2014

NEŞELİ KEÇE CÜZDANLAR



Daha önce sipariş olarak kelebekli cüzdanlar hazırlamıştım... bu tarz çeşitlerini artırmak da hep aklımdaydı. yaptım:)






Önceleri beğendiğim deseni hiç bir değişiklik yapmadan direk çalışırdım.. artık kendi desenlerimi çiziyorum çoğu zaman ve bu çok sevindiriyor beni:)






ECERCE DÜKKAN'DA..






neseli kece cuzdanlar 1



neseli kece cuzdanlar 2



neseli kece cuzdanlar 3



neseli kece cuzdanlar 4



neseli kece cuzdanlar 5



neseli kece cuzdanlar 6



neseli kece cuzdanlar 7



neseli kece cuzdanlar 8



neseli kece cuzdanlar 9



neseli kece cuzdanlar 10



neseli kece cuzdanlar 11



neseli kece cuzdanlar 12



neseli kece cuzdanlar 13



neseli kece cuzdanlar 14



neseli kece cuzdanlar 15



neseli kece cuzdanlar 16






Thursday, March 13, 2014

Doğrama Lahana Turşusu



dograma lahana tursusu 1


Doğrama turşu pratik bir turşu hazırlama şekli..


Öğle turşu da erime riski de yok .


Hazırlarken temizliğe dikkat ederseniz bitene kadar çıtırlığını koruyan bir turşu..


Benim yazdan hazırladığım turşuların yerinde yeller esmeye başlayınca yerini doldurmaya karar verdim..


Mevsim itibari ile de en uygunu en lezzetlisi de beyaz lahana olacağı için aldım yeniden yaptım turşumu.


Sebzeler bütün olarak değil, doğranarak kullanıldığı için sunum olarak da güzel bir turşu oluyor.






dograma lahana tursusu 2






Turşu hazırlarken dikkat etmemiz gereken önemli noktaları burada yazmıştım..


Turşum neden olmuyor nelere dikkat etmeliyim diyenler bu yazıyı mutlaka okusunlar derim.. 






Malzemeler


1 orta boy beyaz lahana


2-3 adet havuç


1 demet maydanoz


1,5 su bardağı sirke


Bir baş sarımsak


1,5 su bardağı su(kaynatılıp soğutulmuş)


1 yemek kaşığı limon tuzu


3 yemek kaşığı toz şeker


Turşuluk kaya tuzu


 (1 lt ye 5 silme yemek kaşığı 5 lt ye 25 silme yemek kaşığı)






Turşu kavanozu ve genişçe bir leğen






Yapılışı


Lahanayı yıkayalım ve genişçe bir leğene istediğiniz boyutta doğrayalım. 


(Ben küçük doğranmış sevdiğim için küçük doğradım..


Üzerine tuz,sirke,limon tuzu ve şeker ilavesini yapalım ve karıştıralım..


 Lahanaları suyunu salıp yumuşamaları için  bu şekilde 3-4 saat bekletelim..


Bekleme aşamasındayken lahanaları ezmeden elimizle hafif ovarak, bir kaç kez altüst ederek karıştıralım..






dograma lahana tursusu 3






Süre sonunda yumuşayan lahanaları kavanoza koyma aşamasına geçebiliriz..


Havuçları dilimleyelim.. Sarmısakları temizleyelim.. Maydanozu da iyice yıkayalım..






Turşu hazırlarken malzemelerin temizliği turşunun çabuk bozulmaması için en önemli etkendir..






Maydanozun yarısını turşu kavanozunun altına yerleştirelim..


Yumuşamış lahanalara sarmısakları temizleyip ilave edelim..


Lahananın tuzunu tekrar kontrol edelim azsa biraz daha ilave edebilirsiniz. 


(tadı salamura suyu tadına yakın olacak)


Lahanaları kavanoza özellikle bastıra bastıra yerleştirelim.. (bastırma kısmı çok önemli )


Bastırma işlemi sırasında lahananın suyu da ortaya çıkacaktır,


Lleğende kalan sirkeli suyu da lahanaların üzerine ilave edelim..


Normalde üzerine başka su ilave etmenize gerek kalmayacaktır..


Sizin turşunuz da kavanozda su eksik kaldıysa tamamlayabilirsiniz..  






Kalan maydanozu turşunun ağız kısmına yerleştirelim..  


Turşu kavanozunuzun ağzına hava almaması için temiz bir poşet geçirip kapağını sıkıca kapatın.


Güneş almayan serin bir yerde iki üç hafta sonra turşunuz yenmeye hazır hale gelecektir..






dograma lahana tursusu 4




Maydanoz sevmeyenler anlattığım şekilde kullanabilirler..

Ben çoğunluğunu içine doğrayarak kullandım..

Bu şekilde yapılan turşu hem çok diri çıtır çıtır oluyor ve kolay bozulmuyor..

Geçen sene yaptığım karışık doğrama turşu tarifim burada karışık haliyle başka bir güzel oluyor..

Turşunuza sarımsakları rendeleyip ya da dilimleyip ilave ederseniz aromasını daha çok hissedersiniz..

....Afiyet Olsun....


YAĞMUR KAHVESİ





ya mur kahvesi 1



Mekan. Bilkent Ankuva-Kyma/Ankara


















Gönderen: Ebru Atkan














Monday, March 10, 2014

orgu mandallik

Selam sevgili site ziyaretcilerimiz. Simdiki konumuz orgu mandallik.



orgu mandallik 1 


Mandal dediğin öyle sadece çamaşır asmaya yaramaz bazılarının bildiği gibi...


Perdeyi kaldırıp tutturmaya yarar bazen dışarısını daha iyi görmek adına :)


Önceden böyle özene bezene mandal torbaları örülürdü,çeyizinde olmayan kıza kalpazan gözüyle bakılırdı,hoş o zamanlar herşeye örtü,kılıf örülürdüya neyse :)


Rengarenk orlonlardan fırın örtüsü,buzdolabı örtüsü,tesbihlik,tutacak,ütülük,mandallık vs....


Ama mandalın yeri başkadır bak mandal deyip geçmeyin lütfen,bir döneme damgasını vuran naylonculara eski bir eşyanı verdiğinde sana hemen mandal verirdi yerine :)


Nayloncu geldi,eskici geldiii hanım diye gezerlerdi sokaklarda,birde benim çocukluğumda şinnareciler vardı,


hala şinnare ne demek çözemedim ama doğudan gelen adamlar omuzlarına iplerle bağlı kutular içinde tabak,fincan,kase,cevve gibi çeyizlik eşyalar satarlardı ve şinnareci diye haykırırlardı....Acaba şinnare seyyar züccaciyeci gibi bir şeymiydi bilmiyorumki :)


Neyse gelelim benim mandallarıma,lütfen mandal deyip geçmeyiniz,onlarla oyuncak bile yapar oynardık bizler,kimileri o mandallardan bütük bir maharetle çeşitli objeler yapardı sallanan sandalye vs.....


Ama büyük bir bahçeye bir uçtan bir uca bağlanmış çamaşır ipiniz varsa ve o ipteki çamaşırlar yere değmesin diye kocaman bir sopayla yukarı kaldırılıyorsa,özellikle kışın elde yıkanan çamaşırlar (çamaşır makinesi yoktuki) sualrı süzülsün diye asılıp güzelim tahta mandallarla (plastik renkli mandalda yoktu) asılırdı bahçeye....


Sonra hava dona çektiği zaman o çamaşırlar kalıp gibi olurdu,tekrar toplanıp içeriye sobanın başına asılırdı kurusun diye ( o zaman kurutma makineside yoktu bak görüyomusun :) O zamanda hiç bişey yokmuş :)


Sonra plastik mandal sepetleri ve plastik her renk mandallar çıktı mertlik bozuldu :)


çünkü plastik mandallar dayanıksızdı ve ortasındaki yaylar çamaşır asarken fırlayıp kaçardı :)


gözünü sevdiğimin tahta mandalları halbuki onlar ne dayanıklıydılar...


Kışın kar yağdığı zaman bütün çocuklar altımıza kimizi naylon poşet kimimiz leğen koyup kasabanın en yüksek bayırından en aşağıya kaymayı çok eğlenceli bulurduk :)


Birazcık ıslanırdık üşürdük koşa koşa eve gelip sobanın başında ellerimizi ısıtıp ıslanan çoraplarımızı,eldivenlerimizi çıkarıp birazda azar işitirmiydik,yok yok işitmezdik....


o eldivenler çoraplarda kurusun diye tekrar mandallarla sobanın üstüne asılırdı,öyle hemen yıkamak yok,kar suyu sonuçta kirlenmediki,yarın sokağa çıkarken gene giycez,hem daha kar helvası yapıp yiycez :)


Nereye gidiyosun,boyumca çocuklarım olmasına rağmen yüreğimde hala onlardan küçük bir çocuk gizlemekteyim,yaşım kırka yaklaşırken,ve ben yavaş yavaş yaşlanırken,içimdeki çocuk hala kar yağmasını bekliyor kardan adam yapmak için :)


Birde şimdilerde doğduğum büyüdüğüm,yaşadığım yere iki deniz arası buraya kar yağmaz diyenlere bende diyorumki


önceden nasıl yağıyordu evimizin önü kuytu olduğu için yığınla kar toplanırdı,babam evden rahat çıkabilmemiz için karları temizlerdi,bahçemizde öyle ve komşunun kocaman bahçesi karla kaplandığı zaman oyna oynayabildiğin kadar.....


Şimdilerde yüreklere karlar yağıyor,yüreklere çığlar düşüyor,kar altında yürekler üşüyor,ilgisizlikten,sevgisizlikten,yürekler ayaz,yürekler buz tutmuş.....


Hadi biraz ısıt yüreğini,buğulansın hayata baktığın penceren,sonra kolunla sil buğularını gör etrafını,


gör karın eğlence yerine çileye dönüştüğü depremzede kardeşlerini,hatırla onları unutma,bir gece çadırda gecelesen belki anlarsın neler çektiklerini,onlar gecelerdir çadırda,ayazda,üşümekte.....


Mandal deyip geçmeyin lütfen,bir mandalın bana düşündürdüklerini okudunuz...


sevgilerimle,selamlar olsun....


Ufacık bir not:


Boncuğum der ki:


"ben war ya ben :)bu tahta mandallari ince kuru parmaklarima takar cadi olup arkadaslarimi korkuturdumm,bu da yetmesmis gibi onlari kovalardimm :P :)"


 





Ziyaret etmenizi onerdigimiz enterasan siteler : orgu mandallik

Sunday, March 9, 2014

banyo lifi anlatımlı yapılışı

Selam degerli site takipçilerimiz. Bugunku makalemiz banyo lifi anlatımlı yapılışı.


banyo lifi anlatimli yapilisi 1


Biraz el oyalayıcı olsa da özellikle hediyelik veya çeyizlik güzel bir model.. Yapmak isterseniz elimden geldiği kadar açıklamaya çalıştım..


banyo lifi anlatimli yapilisi 2
6 zincir çekip içini bir trabzan bir zincir şeklinde 12 trabzanla dolduruyoruz.


banyo lifi anlatimli yapilisi 3



banyo lifi anlatimli yapilisi 4
İkinci rengimizle aralıklardan birine ipliği sabitleyip 7 zincir çekiyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 5
Yandaki boşluğa geçip ipliği zincir boyunca uzatıyoruz bu işlemi 5 kere tekrar ediyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 6
Yandaki boşluğa geçip aynı işlemi tekrarlayıp tek seferde hepsini topluyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 7
7 zincir çekip aynı boşluğa sabitliyoruz.


banyo lifi anlatimli yapilisi 8
Bu şekilde diğer yapraklarımızı da tamamlıyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 9
Ana rengimize geçip yapraklardan birinin tepesine ipliğimizi sabitleyip 12 zincir çekerek diğer yaprağımızın tepesine sabitliyoruz.


banyo lifi anlatimli yapilisi 10



banyo lifi anlatimli yapilisi 11
3 zincirle yukarı çıkarak her boşluğa 15 trabzan yapıyoruz aralara 2 zincir çekilecek..


banyo lifi anlatimli yapilisi 12
İkinci sırada trabzanları yaparken bir önceki sıranın tepesine batarak değil de ipliği her trabzanın arkasından alarak yapıyoruz, böylece katmerli görüntüyü elde ediyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 13
Araya geldiğimizde 3 zincir çekip boşluğa bir fıstık 2 zincir bir fıstık 3 zincir çekerek örmeye devam ediyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 14
Bundan sonraki sıralarda da aynı işlemi uygulayacağız, arttırma yapmıyoruz trabzan sayımız hep aynı olacak, ilk sıralarda marullanma olabilir telaşa kapılmayın sorun yok, sıralar ilerledikçe normale dönecektir..


banyo lifi anlatimli yapilisi 15
6 sıra örüp bitiriyoruz.


banyo lifi anlatimli yapilisi 16
Lifin ortasına yaptığımız çiçeğin aynısını yapıyoruz, son iki yaprakta ana gövdeye ekliyoruz, yaprağın birini fıstıkların ortasına diğerini beşinci trabzana sabitliyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 17
bir beyaz bir renkli olacak şekilde çiçeklerimizi ekliyoruz, ( birinci çiçekten sonraki çiçeklerimiz üç noktadan son çiçeğimiz 4 noktadan birbirine ekleniyor..)


banyo lifi anlatimli yapilisi 18



banyo lifi anlatimli yapilisi 19
Arkası için 6 zincir çekerek oluşturduğumuz halkaya 12 trabzan yapıyoruz, ikinci sırada 24 trabzan, üçüncü sırada 36 trabzan şeklinde yani her sırada 12 arttırma yaparak 18 sıra örüyoruz.. (ön yüzle karşılaştırarak örün el değişikliğinden sırada farklılık olabilir bir sıra eksik veya bir sıra fazla örmeniz gerekebilir.)


banyo lifi anlatimli yapilisi 20
Kenar oyası ve birleştirme aynı sırada yapılacak.. Fıstık mantığıyla ama her dolamayı bir trabzandan alarak yapacağız..


banyo lifi anlatimli yapilisi 21
Birleştirme yaptığımız fıstıkları üç kere aynı yere batarak yapıyoruz..


banyo lifi anlatimli yapilisi 22



banyo lifi anlatimli yapilisi 23



banyo lifi anlatimli yapilisi 24
Bütün çevrenin oyasını yapıp lifimizi bitiriyoruz.. Kolay gelsin :)


banyo lifi anlatimli yapilisi 25




Kesinlikle hosunuza gidecek guzel makaleler : banyo lifi anlatımlı yapılışı